Çok fazla çalışıyor, emek harcıyor, bütün enerjinizi çalışmaya ayırıyor fakat istediğiniz sonuçlara ulaşamıyorsanız temel sorununuz verimli çalışmayı bilmemeniz olabilir. Sorun zamanınızın yetmemesi değil, çalıştığınız zamanı verimli kullanmamanız da olabilir.
“Bu yıl senin sınav yılın, her türlü aktiviteye son vermelisin; ileride istersen yine yaparsın.” gibi cümlelerin aslında ne kadar yanlış olduğunu ve bu tarz düzenleyici değil de engelleyici, yok sayıcı yaklaşımların beynimizin çalışma ilkelerine uymadığını bilmeliyiz. Sınav döneminde, takip etme veya icra etme biçiminde olması fark etmeksizin sanatsal (müzik dâhil) ve sportif etkinliklerinizle olan ilişkinizi kesmeyin.
Verimlilik sadece zamandan tasarruf sağlamaz, aynı zamanda daha kaliteli çalışmanızı da sağlar.
Verimli çalışmak için çok çalışmak değil; planlı, düzenli ve sürekli çalışmak esastır.
Sadece çalışma saatinizi artırarak, çalışmalarınızdan alacağınız verimi artırmanız mümkün değildir. Aksine çalışma saatlerinizi etkin biçimde planlayıp, çalışma sürenizi kısaltarak, örneğin günde on saat değil sekiz saat, haftanın yedi günü değil beş günü çalışıp daha çok verim almanız mümkündür. Fazlalıklardan kurtulmak, biraz sadeleşmek, sonuç odaklı ve amacı net olan çalışmalar yapmak bizi hafiflettiği gibi verimimizi de artıracaktır.
Birden fazla işi aynı anda yapmayın. Birden fazla görevi aynı anda gerçekleştirmeye çalıştığımızda hem yavaşlıyor hem de hata yapıyoruz. Aynı anda birden çok yükü kaldırmaya çalışmak yerine, doğru sırayla yapmamız gereken tüm işleri istenen kalitede ve standartta yapmak daha doğru olacaktır. Hayat gereksiz yükleri değil, doğru sonuçları dikkate alır.
Gece geç saatlerde değil, mümkün olduğu ölçüde gün ışığında çalışmaya gayret etmelisiniz. Gün ışığı almaya gayret eden çalışanların, mevsim dönümlerinden kaynaklı psikolojik sorunlara daha az yakalandığını, iç motivasyonlarını korumada daha başarılı olduklarını ve çalışmalarına daha kolay odaklanabildiklerini ortaya koymaktadır.
Ara (mola) vermeyi bilmek, verilen araları vakit kaybı olarak görmemek bir diğer verimli çalışma ilkesidir. Mümkünse verilecek aralarda yapılan işten zihinsel ve fiziksel olarak uzaklaşmak, yürüyüş yapmak ve benzeri basit fiziksel hareketlerde bulunmak çalışmaya döndüğünüzde dikkatinizi işinize vermenizi kolaylaştıracaktır. Örneğin duruma göre her 45 dakika için 15 dakika veya her 90 dakika için 20 dakika molalar vermek bizi daha enerjik ve daha işine odaklı hale getirmektedir.
Verilen her işe, her yardım isteğine ‘Hayır’ diyememek bizi çalışkan ve yardımsever gösterse de esas sonuçtan bizi uzaklaştırabilir. Bilgi ve yetkinliklerimiz çerçevesinde her konuyu çözmek isteyebiliriz. Ama bu durum bizi ana hedefimizden uzaklaştırmadığı müddetçe. Bunu fark ettiğiniz an, belki de hayır demenin zamanı gelmiştir.
İşinizi muhteşem, kusursuz, eksiksiz ve mükemmel yapma isteği sonuca ulaşmanızı ve mükemmele gidecek yolda ilerlemenizi engelleyecektir. Araştırmalara göre mükemmeliyetçiliğin artışı ile verimlilik düşmektedir. Mükemmeli yakalamak için ayrıntılarda kaybolmayın. İstenen standartlarda bitmiş bir ödev, proje veya iş, mükemmel bir iştir. ‘Ders çalışmaya başlayacağım ama önce bir masamı toplayayım. Odam da çok dağınık, bir el atayım. Masaya oturmadan önce kendime mis gibi bir kahve yapıp geleyim. Telefonu sessize almadan önce bildirimlere bir bakayım.’ gibi düşünce ve davranışlarla bir türlü çalışmaya başlayamamak da öğrencilerin ve verimli çalışma ilkelerini bilmeyen tüm yetişkinlerin sık karşılaşılan yanlış tutumlarıdır.
Sadece çalışmak için değil, çalıştığımız konuyu düşünmek için de vakit ayırmalıyız. Bu süre bizim işimizle ilgili daha yaratıcı hale gelmemizi ve işimizin niteliğinin artmasını sağlayacaktır. Dinlenme sürelerinin beynimizin daha yaratıcı çalışmasına ve istikrarlı hafızaya katkı sağladığını ve böylelikle işimizin gelişmesine yardımcı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çalışma ortamınızın sizi hedefinize ulaştıracak sınav benzeri ortamlara ve kurallarına uygun olması gerekmektedir. Nasıl ki sınav esnasında yemek yiyemeyecek, müzik dinleyemeyecek ve her istediğinizi yapamayacaksınız, alışkanlık kazanabilmeniz için çalışma ortamınızı ve çalışma biçimini sınav kurallarına uygun planlamalı ve şekillendirmelisiniz.
Seviyeye Uygun Çalışmamak
Herkesin geçmişi, bugüne kadar aldığı eğitim ve ilgili dersteki seviyesi aynı değildir. Bu sebeple her derste aynı seviyede olmayı beklememek gerekir. Matematik dersinde konulara hâkim olmanız, Türkçe dersinde de biraz çalışmayla hemen soruları yapabileceğiniz anlamına gelmez. Bu ve benzeri durumlar tüm dersler için geçerlidir.
Bir örnekle durumu izah edelim. Diyelim ki, bir Türkçe Profesörümüz olsun. Çalışmalarıyla tüm dünyada tanınan ve takdir edilen, alanının en önde gelen isimlerinden biri olan profesörün Çince öğrenmeye karar verdiğini düşünelim. Kitapçıya gidip Çince bir roman alan profesörümüzün, sizce dil öğrenmek için seçtiği yol ne derece doğru? Sorulduğunda, “Ben koskoca Türkçe profesörüyüm. Dil uzmanıyım. Dünyaca ünlüyüm. Elbette gidip de başlangıç seviyesinde bir kitap alıp da Çince öğrenmeye çalışacak değilim!” dese, sizce Çince öğrenebilir mi? Elbette dil uzmanı sayılan profesörümüzün Türkçe alanındaki çalışmaları ve bilgisi bir başka dili öğrenmede çok fayda sağlayacaktır. Ancak yeni bir dil öğrenmenin yolu, o dile gramer ve telaffuz özelliklerinin tümünü içerecek, zamana dayalı ve seviyeye uygun başlayan bir eğitim süreciyle mümkün olacaktır.
Bir derste zorlandığınızda pes etmek yerine, bu ders için kendi bilgi seviyeme uygun kaynaklar seçtim mi, adım adım gelişecek bir program uyguluyor muyum, yoksa arkadaşımdan duyduğum, birinin elinde gördüğüm dersin en popüler ve zor kaynağından soru çözmeye çalışarak daha başlangıçta kendimi gereksiz yere başarısızlığa mı itiyorum, sorularını sormanız gerekiyor. Profesörün düştüğü hataya düşmeyerek ders çalışırken gurur yapmanın mantıklı olmayacağını, bir derste çok iyiyken bir başka derste gerekirse en basit, herkesin çözebileceği tarzda kitaplardan başlamak gerektiğini unutmayın. Doğru kaynak seçimi ve uygun adımlarla ilerleyerek çok daha kısa sürede istediğiniz seviyeye ulaştığınızı göreceksiniz.
Çalışıyorum Zannetmek
Sürekli dikkat dağıtan uyarıcılarla, bölünmelerle ve sınav ortamının kurallarına uygun olmayacak biçimde çalışmak, çalıştığını zannetmektir. Çalışmaların zaman kontrollü yapılmaması da bir başka eksiktir. Buna eşlik eden en büyük hata ise bölüm bitimini veya soruların tamamlanmasını beklemeden her soruda cevaba bakma alışkanlığıdır. Dikkat süresine azaltan bu yanlış tutum yerine, çözeceğiniz sorular için süre kontrolü yapmalı ve süre tamamlanmadan veya sorular bitmeden cevaplarına bakmamanız yerinde olacaktır.
Başkaları İçin Çalışmak
Ders çalışırken anne ve babaya göstermek için veya onların sözlü olarak sizi uyarmalarına engel olmak için çalışmak da başarıya götürmeyecek bir başka yanılsamadır. Benzer şekilde sırf öğretmenlerine veya arkadaşlarına göstermek, onlar tarafından fark edilmek amacıyla çalışıyormuş gibi yapmak da sizi hedeflerinize ulaştırmayacaktır.
Özgün Ergin
Uzman Psikolog
Comments