Türkiye’de çocuklar ve aileler arasındaki en büyük tartışmalarından biri ders dışı faaliyetlerdir. Çocuklar spor müzik gibi faaliyetler katılmak isterken anne babalar çocuklarının akademik başarısını çok önemser, bunu başarmanın yolunun da çocukların her an ders çalışmasından geçtiğine inanır.
Ebeveynlere göre çocukların spor, sanat faaliyetlerine ‘zaman harcamaları’ onları derslerden ve yüksek sınav notlarından uzaklaştıracaktır. Bu inanç nedeniyle de pek çok öğrenci, çocukluklarının en güzel çağlarını test kitaplarının başında geçirir; dünyanın başka yerlerindeki yaşıtları gibi sanat ya da spor faaliyetlerine katılamaz. Oysa son dönemlerde gerçekleştirilen kapsamlı araştırmalar ebeveynlerin bu inancının tam tersinin geçerli olduğunu gösteriyor. Farklı ülkelerde farklı yaşlardaki çocuklara yönelik olarak gerçekleştirilen araştırmaların sonuçlarına göre takım sporlarıyla ve koro, tiyatro gibi grupsal sanat çalışmalarıyla uğraşan, okul sonrası kişisel spor ve kişisel sanat faaliyetlerine katılan ilk ve ortaokul öğrencilerinin başarısı belirgin bir şekilde yüksek. Şimdi gelelim spor ve sanatın çocuklarda ve gençlerde kişisel gelişim olarak neler kattığını dilimiz döndüğünce anlatmaya.
Spor, çocuklar için hem bedensel sağlık ve fiziksel gelişme yönünden hem de iyi bir kişilik oluşması ve ruh sağlığı bakımından oldukça yararlı ve gereklidir. Çocuk açısından spor fiziksel gelişimin yanı sıra sosyal açıdan da önemlidir. Çocuk spor yoluyla çevresini tanır, iletişim kurar, kendine olan öz güveni artar, toplum içerisindeki sahip olduğu yerini sağlamlaştırır. Psikolojik açıdan ise kendini kontrol etmeyi, bir konuda konsantre olabilmeyi, iradesini kullanabilmeyi, başarıya güdülenebilmeyi öğrenir. Sağlıklı bir çocuk fiziksel etkinliklerden yoksun bırakılır ve yeterli hareket etmesi engellenirse psikomotor gelişmesi zarara uğrar ve buna bağlı olarak okuldaki başarı oranı düşer. Bu konuda bilinen örneklerden birisi, Fransa’da yapılan bir çalışmayla ilgilidir. Paris yakınlarındaki Vanve kentinde yapılan ve bu bölgenin adıyla anılan bir araştırmada ilköğretim sınıfı öğrencileri iki gruba ayrılmış ve bir grup öğrencinin kuramsal ders saatleri azaltılırken diğerlerinin ders sayısı aynen korunmuştur. Ders saatleri azaltılan grupta, beden eğitimi ve spor saatleri arttırılmış; öğrenciler çeşitli dallara ayrılarak spor yaptırılmıştır. Yıl sonunda yapılan değerlendirmede eski programa göre eğitim yapan grupta başarı oranı %60 iken, spor saatleri arttırılan gruptaki başarı oranının %89’a yükseldiği görülmüştür. Bu tabii ki yapılan çalışmalardan bir tanesidir. Kuşkusuz, sporun faydasını yalnızca dersteki başarıyı arttırmaktan ibaret saymak yeterli değildir. Yakın bir gelecekte toplumda sorumluluk yüklenecek kişilerin yetiştirilmesinde, iyi alışkanlıklar edinmelerinde, birlikte yaşama duygusunun gelişmesinde, erken yaşlardan itibaren spor yapılması büyük önem taşımaktadır.
Çocuklarımızın kişiliklerini, yapılarını değiştirmek mümkün değildir; fakat spor aracılığı ile birtakım yönleri törpülemek ya da desteklemek mümkündür. Örneğin sorumluluk almaktan kaçınan bir çocuğu ya da içe dönük bir çocuğu; takım sporlarına yönlendirmek, işbirliğine teşvik edilmesi açısından olumlu olacaktır. Buradaki önemli nokta çocukları iyi tanımaktan geçmektedir. İçe dönük bir çocuğu yüzme gibi bireysel sporlardan ziyade takım ruhunun olduğu sporlara yönlendirmek önemli bir gelişim sağlayacaktır. Tabii ki dışa dönük bir çocuğu da kayak, yüzme gibi kendi iç sesini daha çok dinleyebileceği ve kendi sorumluluğunu üstleneceği sporlarla buluşturmak daha fazla gelişimine katkı sağlayacaktır. Zaten dışa dönük bir çocuğu takım sporlarına yönlendirmek onun açısından iyi olabilir fakat kendini tanımasında ve yalnız kaldığında neler yapabileceğini görmesini engelleyebilir. Ama bireysel spor yapmayı tercih etmiyorsa da zorlamak veya zorla ona bireysel sporu ona yaptırmak çok da doğru olmayacaktır. Fakat kendisini daha iyi tanıması için en azından ikinci bir spor branşı olarak yani takım sporunun yanına ek olarak onu baskılamadan anlatarak bireysel sporları önermek en doğru yol olacaktır. Kısacası çocuklarımız bizim istediğimiz sporlardan çok önce kendi istedikleri sporları başlamalı, daha sonra bizim onları iyi tanımıza göre uygun olup olmadığına karar verdikten sonra onun gelişimi için ikinci branş; ona durumu ve sebebini anlatarak teklif edilmeli ve yönlendirilmelidir.
Fiziksel ve psikolojik değişimleri nedeniyle unutmayalım! Her çocuk ve gencin egzersize ihtiyacı vardır. İleriki yaşlarda düzenli spor yapma alışkanlığı kazanmak zordur. Düzenli egzersiz yapma alışkanlığının çocukluk yaşlarında kazanılması ve erişkin dönemde de sürdürülmesi sağlıklı yaşam açısından birçok kazanç sağlayacaktır. Çünkü hareket alışkanlığı çocukluk yaşlarında kazanılır ve bir yaşam biçimi olarak yerleşik nitelik alır.
Sanat; çocuğun kendisini tanıması, kişilik gelişimi, sosyalleşmesi ve duygusal dışavurumu açısından çok önemlidir. Sanat, çocuklardaki enerjiyi ve var olan kapasiteyi ortaya çıkarır. İletişim ve kendini ifade etme sürecinde çocuğun yaratıcı çözümleri, başarı ve özgüven duygusunun gelişmesini sağlar. Özgüveni gelişmiş, başarı duygusunu tatmış çocuk, bir birey olarak başka insanlarla karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış içinde yeni ilişkiler geliştirir. Çocuk bu yeni ilişkileri ile sorumluluk alma, kendini tanıma, yönetme ve değerlendirme yetilerini kazandıracak bilgi ve becerileri kazanır. Bu becerilerin kazanılmasında oyun ve sosyal ilişkiler kadar sanat eğitimi de etkili olur. Anne baba olarak çocuğunuzun sanatta ilgilenmesini istiyorsanız önce kendinize birkaç soru sormalısınız:
• Çocuğunuzun neye ilgisi var? Resim, müzik veya dans becerilerini gözlediğimde onun en çok ne yaparken keyif aldığını görüyorsunuz?
• Çocuğunuzun yaşı bu etkinliğe uygun mu? Sanatçılar ve sanat eğitmenlerinin bu konudaki görüşleri nedir?
• Çocuğunuzun duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimi kişiliği nasıl bir yönlendirme gerektiriyor? Çocuğunuz bireysel etkinliklerden mi hoşlanıyor, yoksa bir grubun içinde mi kendini daha iyi hissediyor?
• Acaba çocuğunuzu yönlendirdiğiniz sanatı isteğinize göre mi seçtiniz? Belki de sizin yapamadıklarınızı o yapsın istiyorsunuz.
• Çocuğunuzu resim/müzik/dansa yönlendirirken ebeveyn olarak sizin beklentileriniz nedir? Ailenize bir sanatçı mı gelsin istiyorsunuz, yoksa hayatında sanatın var olduğu, estetik duygusu gelişmiş bir kişi mi yetiştirmeyi diliyorsunuz?
Eğer çocuğunuzun hayatında sanatın yer almasını istiyorsanız bu soruları aklınızda tutmanız yararlı olabilir. Çünkü böylece:
• Çocuğunuzu kendi becerileri ve isteği doğrultusunda yönlendirmiş olursunuz.
• İlgisi olmayan bir alan için zorlamamış, böylelikle de kendine olan güvenini olumsuz etkilenmemiş olursunuz.
• Beklentilerinizi baştan belirleyerek hem çocuğunuz hem de kendiniz için zaman tanımış olursunuz.
• En önemlisi, sanatı çocuğunuzun hayatına zorla sokmamış, karşılıklı istek ve heves doğrultusunda sanata özendirmiş olursunuz.
Bütün çocuklar doğal olarak yaratıcıdır. Hepsi değişik yeteneklerine bakmaksızın sanattan tat alma güdüsüne sahiptir. Ebeveynlerin görevi çocuğa duygularını tam olarak kullanma fırsatı vermektir. Başlamak için hiçbir zaman çok erken ya da çok geç değildir. Örneğin; bebeğinin yatağını rüzgârda kıpırdayan yaprakları görecek şekilde yerleştiren anne, çocuğunu gözlerini kullanmaya teşvik etmiş olur. Çocuğuna bir yaprak uzatan baba onu bakmaya, dokunmaya, koklamaya, yaprağı incelemeye, ayrıntılarını görmeye teşvik eder. Kısaca çocuklarını bakmaya, dinlemeye, dokunmaya, koklamaya devamlı olarak teşvik eden ebeveynler mümkün olan en olumlu yoldan, çocuğun iç deneyim dünyası ile dış anlatım dünyası arasında köprü kurmasına yardımcı olur.
Çocukların sanatla ilgilenmeleri iki şekilde olabilir: İlkinde çocuğun özel yeteneği doğrultusunda sanatçı olarak yetiştirilmesi ve sanat etkinlikleri ile yoğun olarak ilgilenmesi, etkinlikle ilgili ders almasından bahsedebiliriz. Böyle bir deneyim için mutlaka çocuğun neye ilgisinin olduğu belirlenmelidir. Çünkü sanatçı olmak uzun ve emek isteyen bir yoldur.
İkinci yol ise sanatın etkinlikler yolu ile çocuğun hayatında var olmasıdır. Resim, müzik, dans, tiyatro gibi etkinliklerin çocuğun dünyasına katkısı büyüktür. Bu etkinlikler çocuğun, kendini tanımasına yardım eder. Hayal dünyasını geliştirir. Duygularını rahatça ifade etmesine imkân tanır. Farklı bakış açıları geliştirebilmesine yardımcı olur. Beden, zihin ve ruh sağlığı olumlu etkilenir. Olumlu bir benlik algısına sahip olmasını sağlar. Özgüvenini geliştirir. Sosyal becerilerini geliştirir. Duygusal zekâsını besler. Okul başarısını olumlu etkiler. Sağlam bir kişilik geliştirmesine katkıda bulunur.
Tüm bu olumlu gelişmelere sahip olmak için çocuğun bir sanat kursuna katılması veya özel ders alması da gerekmeyebilir. Çünkü resim ve müzik gibi sanatsal faaliyetler günlük hayatımızın içinde var olabilir. Çocukların sanata olan ilgileri aile tarafından da beslenebilir. Sonuçta her ailenin ekonomik açıdan bunları sağlayacak durumu olmayabilir. Bu yüzden dijital yaşamda evde videolar ile destekleyerek ekonomik durumu olmayan ailelerimizin de çocuklarımızı sanata yönlendirebilir ve gelişim açısından yardımcı olabilirler. Bu yüzden sanatsal faaliyet için durumumuz yok olmasa da olur diye kestirip atmamak ve çocuğun ailesi olarak bunlara olanak sağlayabiliriz. Peki, sadece dijital ortamlardan mı yararlanabiliriz? Tabii ki aileler olarak günlük yaşantımızda da sanatı işleyerek çocuklarımızın sanatla birleşmesini sağlayabiliriz. “Bunun için neler yapabiliriz?” derseniz birkaç tavsiye verebilirim:
• Çocuğunuzun erken yaşlardan itibaren sanatla iç içe olmasını sağlayın.
• Tiyatro, dans gösterileri, resim sergileri ve konserlere hayatınızda yer verin
• Evde sanat malzemeleri bulundurun. Okulla ilgili proje ödevlerinde bu tür malzemeleri kullanmaktan çekinmeyin. Ev içinde değişik sanat uygulamalarını ailece yapın.
• Bol bol müzik dinleyin.
• Basit ama işlevsel müzik aletlerini tecrübe etmesine imkan tanıyın.
• Müze ve sergi gezileri yaptırın; ancak bu gezilerin çocuğun yaş ve gelişim seviyesine uygun olmasına özen gösterin.
• Tatillerde sanatı hayatınıza daha çok katın.
• Çocuklarınızın atölye çalışmalarına katılması ve yeteneklerini keşfetmesi için fırsat yaratın.
Anlattıklarımı bir sonuca bağlayacak olursak ebeveynlerin çocuklarını spora ya da sanatsal etkinliklere yönlendirirken objektif olması doğru kararlar alınmasında çok önemlidir. Asla seçimleri konusunda çocuklar üzerinde zorlayıcı bir etki olmamalıdır. Sağlıklı olan; ailelerin çocuklarını iyi tanıyarak kişiliklerini, ilgi, yetenek ve beceri alanlarını gözlemleyerek belirledikten sonra hangi alanda ilgi ve yeteneği var ise o yönde desteklemeleri gerektiğidir. Şartlar dahilinde çocuğun pek çok aktivite ortamlarında bulunmasına olanak sağlamak ve iyi bir gözlem ile hangi alanda daha başarılı ve yetenekli ise o alanda devam etmesini sağlamayı önermekteyim. Ancak bu şekilde başarı katlanarak gelecektir. Çünkü severek ve isteyerek yapılan her şey daha değerli ve anlamlı olur. Unutmamamız gereken şey bizim değil çocukların istekleridir. Çünkü çocuklar bizim içimizde kalanları yapsınlar ya da hep olmak istediğimizi olsunlar diye yetiştirdiklerimiz değildir. Tek ve en doğru amacımız iyi bir kişi, kendini geliştirmiş, gelecekte kendini yönetebilen ve kendi yolunu çizebilecek bireyler yetiştirmek olmalıdır.
Yazımı sonlandırırken yazıma ayırdığınız zaman ve hoşgörü için teşekkür ediyorum ve herkese sporla, sanatla iç içe olabilecekleri bir yaşam diliyorum.
Kariyer Danışmanı ve Eğitim Koçu
Amaç Aslan
Comments