Dikkat ilgili uyarıcıları seçebilme ve onlara yoğunlaşabilme kabiliyetidir. Yani gereken işe, gerektiği kadar, gerekli süre zarfında odaklanabilmektir. Bilişsel becerilerimizin doğru çalışması için gereklidir. Dikkat süreçlerinde oluşacak bir bozulma herhangi bir gündelik aktivitenin yapılmasını zorlaştırabilir.
Dikkat seviyesinin gün içinde veya bir sınav süresi boyunca hep aynı kalması mümkün değildir. Değişmesi son derece normaldir. Dikkat seviyesini etkileyebilecek bazı etkenler arasında yorgunluk, bitkinlik, yüksek ateş gibi etkenler de sayılabilir. Kafamızı kurcalayan birden fazla düşünce veya çözemediğimiz önemli bir problem varsa gerekli olana odaklanmak zorlaşır. Son yıllarda artan ekran ve teknoloji kullanma alışkanlıklarımıza bağlı olarak belli bir sürede art arda ve kontrolümüz dışında gelen uyarıcıların artışı sebebiyle (bir uygulama kullanma esnasında çıkan reklamlar, tavsiyeler vb.) genel olarak tüm yaş gruplarında dikkat süresinin kısaldığı bilinmektedir.
Öğle yemeğinden sonra çöken ağırlık, belirli derslere karşı ön yargılı olmak, düzenli ve verimli ders çalışma alışkanlığına sahip olmamak, ailene veya arkadaşına söylemek isteyip de söyleyemediğin bir cümlenin zihninde dönüp durması, sınavdan çıkınca ailene ve çevrendekilere ne diyeceğini düşünmen gibi sebeplerle dikkatini bir şeye verme sıkıntısı yaşamak mutlaka zihinsel bir bozulmanın, bir rahatsızlığın olduğu anlamına gelmez.
Popüler videolardan, kulaktan dolma ve doğruluğu şüpheli, kaynağı belirsiz ve en önemlisi de size uygun olmayan paylaşımlardan yola çıkarak “Günde en az 10 saat çalışmam lazımmış. Her oturuşta 150 sorundan günde en az 1200 soru çözmem lazımmış. Biri sınav birincisiymiş, bu şekilde kazanmış.” gibi hatalı çıkarımlardan yola çıkarak kendinize ve seviyenize uygun olmayan hedefler koymanız performansınızı düşürüp, “Yapamıyorum, demek ki benden olmuyor.” düşüncesiyle motivasyon kaybı yaşamanıza sebep olacaktır.
Bir sınavda ortalama üç saat boyunca bir sırada oturup sınav soruları aracılığıyla bildiklerimizi kâğıda dökmemiz beklenmektedir. Eğer siz, öncesinde defalarca üç saate yakın süreyi, sınav koşullarına uygun biçimde (yemek yemeden, müzik dinlemeden, telefona bakmadan vb. tüm sınav kurallarına uygun biçimde) bir sırada oturup soru çözerek geçirmemişseniz asıl sınavda da bunu yapmanız kolay olmayacaktır.
En doğrusu kişinin masa başına oturup kendi dikkat süresini ve yoğunluğunu belirlemesi ve sonraki günlerde yapacağı çalışmalarla bunu adım adım artırmaya çalışmasıdır. Dikkat geliştirilebilir ancak bunun yolu kişiye özgüdür. Örneğin masa başında tam konsantrasyonla yarım saat ders çalışabiliyorsanız bir sonraki hafta bunu 35 dakikaya çıkarmaya çalışmalısınız. Aynı şekilde bir oturuşta dikkatinizi vererek 20 soru çözebiliyorsanız her gün soru çözüp düzenli çalışarak bir sonraki hafta 25 soru çözmeyi hedeflemeli ve böylece asıl sınavda sizden istenen dikkat süresine ve soru çözümü sayısınaulaşmalısınız.
Ders çalışma esnasında yapılan soru çözümlerinde ‘zaman kontrollü soru çözümü’ yapmak ve her soruda cevaba bakmayıp, bölüm bitip, sorular tamamlandığında analiz yaparak doğru, yanlış ve boş soruları kontrol edip nedenlerini anlamak da dikkati artıracaktır. Aksine her soruyu çözer çözmez sorunun doğru cevabına bakmak dikkat sürenizin uzamasına engel olacaktır.
Bir anda istenen seviyelere ulaşmaya çalışmak, çalışma alışkanlıklarınıza henüz uygun olmayan hedefler koymak, planlı, düzenli ve verimli çalışma ilkelerini uygulamadan sonuç almayı beklemek ve başarısız olduğunda da hemen “Bende dikkat eksikliği var.” çıkarımıyla hareket edip ilaç kullanmayı düşünmek, kendinize verebileceğiniz en büyük zararlardan biri olacaktır. Son yıllarda sık karşılaşmaya başladığımız bu yaklaşım, kısa vadede faydalı gibi dursa da rahatsızlık düzeyinde dikkat eksikliği diyebileceğimiz bir tablo söz konusu değilse zihinsel kapasitenize faydadan çok zarar verecektir.
Özellikle ailelerin gençleri bilinçli veya bilinçsiz birbiriyle kıyaslamaları ve gençlerin de birbirlerini rakip olarak görmeleri bu yanlış yaklaşımı pekiştirmektedir.
Ders çalışırken veya sınav esnasında zaman zaman dikkatinizin dağılmasından daha doğal bir şey yoktur. Önemli olan dikkatin dağılması değil, istendiğinde yeniden odaklanmanın sağlanamamasıdır. Bu ise bahsi geçen birkaç yöntemin uygulamasıyla artırılabilecek bir beceridir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu denilen durumun ise rahatsızlık boyutunda olması gerektiğini, tanısının sadece bir doktor tarafından konulabileceğini ve çevrenizde ilaç kullananların bu konuda örnek teşkil etmeyeceğini, her bireyin farklı olduğunu, her birimizin farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olduğumuzu unutmayın.
Dikkatinizin istediğiniz seviyede olmadığını düşündüğünüz anda ilk akla gelen bu konuda ilaç kullanmak olmamalıdır.
Özgün Ergin
Uzman Psikolog
Comments